Geçen hafta Cuma günü ABD‘nin Ankara Büyükelçiliği‘ne intihar saldırısı gerçekleştirildi. Saldırı sonunda güvenlik görevlisi olan bir yurttaşımız yaşamını kaybetti gazeteci olan diğeri ise ağır yaralandı.
Bombalı saldırıyı gerçekleştirenin Ecevit Şanlı isminde DHKP-C adlı terör örgütü üyesi olduğu belirlendi. Daha sonra örgüt internetten yaptığı açıklamada eylemin sorumluluğunu üslendi.
Öncelikle çok önemli bir hususun altını çizmek isteriz. Türkiye ve Ortadoğu‘yu da içine alan bölgemizde, belki de günümüzde bütün dünyada bu saldırıda olduğu şekilde hiçbir şey göründüğü ve size sunulmaya çalışıldığı gibi değildir.
Saldırı sonrası bana ulaşan basın mensuplarına da açıklamalarım genelde bu yönde oldu. Hatta bu saldırıyı “Suriye’nin üzerine fatura edebilirler veya Suriye ile ilgili bir konuda baskı unsuru olarak kullanabilirler” dedim.
Bugün itibarıyla görüşlerim daha da berraklaştı. ABD‘nin Ankara Büyükelçiliği‘ne yapılan saldırının DHKP-C örgütüne ücreti karşılığı taşare edildiğini düşünüyorum. Çok büyük bir ihtimalle de bunun ajanlar ve aracılar vasıtası İsrail tarafından yapıldığını değerlendiriyorum. Saldırı sorumluluğunun DHKP-C gibi aşırı sol kimliği ile tanınan, Suriye ve Lübnan‘da bulunun sol gruplarla ve dolaylı olarak Hizbullah‘la bağlantısı bulunan bir örgüte verilmesinin ulaşılmak istenen amaç ve yapılmak istenen manipülasyon (hileli yönlendirme) açısından çok büyük bir önemi var.
Ankara ve Suriye saldırıları koordineli
Ankara‘daki terör eyleminin zamanlaması İsrail‘in Suriye saldırısının iki gün sonrasına bilerek planlanmıştır. Ulaşılmak istenen hedef; Dünya‘da ABD’de ve Türkiye‘de Suriye‘nin İsrail saldırısına misillemesinin terör yoluyla masum insanları öldürerek yaptığı algısını yerleştirmektir. Bu terör saldırısı ile ulaşılmak istenen diğer bir hedef de, AKP‘nin Suriye, Irak ve İran‘a karşı düşmanca sürdürdüğü emperyalist işbirlikçi politikalara karşı artan huzursuzluğun ve muhalefetin önünü kesmektir. Antiemperyalist, anti-Amerikancı, anti-İsrail duygular içeren ve içeriğinde gerçek Müslümanları, Kemalistleri, işbirlikçi olmayan sağcıları ve solcuları barındıran Millici ve yurtsever isyanın önüne geçilmek ve onlara karşı faşist baskıyı arttırabilmenin gerekçesi hazırlanmaktadır.
Geçtiğimiz Çarşamba günü İsrail birisi Şam‘a 5 km mesafede bulunan askeri araştırma merkezi olmak üzere 3 hedefi birden vurdu. Bu saldırıda iki kişi öldü, beş kişi yaralandı ve büyük maddi hasarlar meydana geldi. İsrail Lübnan Hizbullah‘ına gönderilmek üzere yola çıkarılan ve içinde SA-17 hava savunma füzeleri bulunan konvoyu vurduğunu söylüyor. Suriye ise araştırma tesisinin vurulduğunu açıklıyor. Egemen bir ülkenin hava sahasını savaş uçakları ile ihlal etmek ve o ülkeye saldırmak hiçbir gerekçe ile sanırım izah edilemez.
İsrail Hava Kuvvetleri Komutanı Suriye saldırısından bir gün önce yaptığı açıklamada “İsrail için savaş 7 gün 24 saat ve 365 gündür” diyor ve yaptıkları savaşı “Savaşlar arasındaki savaş” (War between wars) olarak nitelendiriyor ve bunu “savaş başladığında daha iyi koşullarda savaşabilmek için yapıyoruz” diyor.
İsrail Lübnan‘ın ve Hizbullah‘ın kendini savunabilme kabiliyeti olsun istemiyor. İstediği zaman istediği şekilde dövebilmek için devamlı saldırıyor. İsrail‘in Lübnan‘a, Gazze‘ye, Sudan‘a ve en son olarak Suriye‘ye saldırısı gerçekten İsrail Hava Kuvvetleri Komutanı Amir Eshel‘in ifade ettiği nedenle yapılmaktadır. Son Suriye saldırısının diğer bir gerekçesi de işin içine İran‘ın da karışabileceği bölge savaşını tetiklemektir.
ABD yeşil ışık yaktı
İsrail Suriye saldırısından önce niyetini ABD ile paylaşmış, yeşil ışık almış ve zamanı dahil her şeyi koordine etmiştir. İsrail saldırı öncesinde hava savunma füze bataryalarını muhtemel Suriye karşı saldırısı için kuzeye Suriye ve Lübnan sınırına doğru kaydırmıştır. Saldırı sırasında İsrail Silahlı Kuvvetleri yüksek hazırlık durumuna getirilmiş, savaş uçakları önleme için pist başında motor çalışır duruma bulundurulmuş, ayrıca bir filo savaş uçağı Lübnan güneybatısında Akdeniz üzerinde havada hazır tutulmuştur.
İsrail‘in Suriye saldırısının, karşı saldırıya ve İran‘ın müdahalesine, hatta Doğu Akdeniz‘de bulunan Rusya Federasyonu‘na ait savaş gemilerinin işe karışmasına neden olabileceği ihtimali nedeniyle ABD‘nin bölgede ve özellikle Türkiye, Ürdün, Körfez ülkelerinde bulunan üsleri ile Doğu Akdeniz‘de bulunan savaş gemilerinde hazırlık durumları ve hava tehdit ihbarları yükseltilmiştir.
Bu kapsamda Türkiye‘ye intikal ettirilen ve harekata hazır olan getirilen Patriot füze bataryaları, İncirlik üssü ve Kürecik radarı savaş pozisyonuna getirilmiştir.
İsrail‘in Suriye saldırısının Türkiye‘nin de dahil olduğu tüm bölgemizi ateşe verebilecek bir tetikleme olması ihtimaline karşın Başbakan‘ın, Dışişleri Bakanı‘nın, Genelkurmay Başkanı‘nın olaydan haberi yoktur. Bu nedenle Türk Silahlı Kuvvetleri savaşa doğru evirilmesi mümkün olan bu gelişmeye karşı hazırlıksızdı.
Halbuki İsrail‘in saldırısı iyi koordine edilmişti ve herkesin bir yere kadar haberi vardı. Saldırının hemen öncesinde Suriye hava savunma sistemine ve radar ağına muhalifler (teröristler) vasıtası ile sabotaj bile planlanmıştı ama bir tek bizim haberimiz yoktu. Sivili ile askeri ile sorumlularımız yataklarında horul horul uyuyorlardı. Çünkü müttefikimiz uykumuz kaçmasın ve endişeye gark olmayalım diye durumdan bizi haberdar etmemişti. Saygılar sunarım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder