İşte Soner Yalçın’ın Fethiye güncesi:
“Bizi içeri atabilirsiniz, bizi işsiz bırakabilirsiniz, bizi mahkum etmek isteyebilirsiniz. Ama biz inadına korkmadığımızı göstereceğiz. İşte bu sebeple Anadolu’yu dolaşıyorum. Her yere gidiyorum. İnadına gazetecilik yapacağız, inadına gerçeklerin yanında duracağız ve yolumuzdan asla dönmeyeceğiz. Gittiğim yerlerde bana “televizyonlarda da konuşun”diyorlar. Önceden ben yazı adamı olarak kalmak istiyordum. Ama şimdi televizyonlara çıkıp konuşmak, gerçekleri anlatmak istiyorum. Birkaç istisna dışında televizyonların hiç biri beni ekrana çıkartmıyor O televizyonlarda gördüğünüz insanların çoğuyla birlikte çalışmış bir kişiyim. Ama gel gelelim hepsi bana,” Soner özür dilerim. Sen bizi anlıyorsun üstten baskı var. İçlerinden bir iki kişide beni çağırma cesaretinde bulundu. Ama bir gün sonra programı iptal ettiler.”
EFENDİLERİYLE YÜKSELENLER EFENDİLERİYLE DÜŞERLER
Şimdi bu gazetecilik mesleğini araç olarak kullanan gazeteciler para kazanayım, ün şöhret sahibi olayım, iyi makamda oturayım first class uçaklarda yolculuk yapayım bunun peşindeler. Çünkü amaçları bu. O iktidar gelmiş bu iktidar gitmiş onların umurunda değil. Üç maymunu oynuyorlar. Ama birde hakikatin peşinde koşan halka gerçekleri anlatan gazeteciler var. Bunlar ise gerçeği yazmazsa huzur bulamayan gazeteciler. Cezaevine girmeden önce bilgili ve zeki insanları çok severdim ve arkadaşlarımı da bilgili ve zeki insanlardan seçerdim.
Şimdi öyle değil. Artık kişilikli, ahlaklı vicdanlı insan seçiyorum.Bana “travmayı atlattın mı diyorlar” travma atlatacak ne var. İçeride veya dışarıda olmuş ne farkeder. İnsan ruhunda özgürdür. Dışarıda özgür olmaya bilirsin. İşte o arkadaş cezaevinde özgürdür. Bir hayat korkarak yaşanabilir mi? ve senin bir mesleğin var nedir bu meslek gerçekleri halka ulaştırmak bu kadar basit. İşte orada bir iktidar var bir de cemaat. Bunlar gerçekleri istemeyen rahatsız olanlarlar. Biz iktidarların hoşuna gideni yapmak zorunda değiliz. Biz düşünürüz, araştırırız ve yazarız. Demokrasi ve özgürlük meselesi budur. Buna teslim olmamak gerekir. Teslim olursan insanlığından olursun. Bakın ben diyorum ki, iktidarların gölgesinde yaşamış gazeteciler yani efendileriyle yükselenler efendileriyle düşerler. Gerçeklerin öğrenilmemesi için bir çok gazeteciyi öldürdüler, işsiz bıraktılar. Gazetecinin dayanağı gerçektir. Gerçekler hep yaşar. Uğur Mumcu öldü mü hayır yaşıyor. Çünkü gerçeğe sıkı sıkıya bağlı olduğu için yaşıyor. Hep gerçekleri yazdığı, halkının yanında durduğu için yaşıyor. Şunu özellikle belirtmek istiyorum. Burada konuşan sadece Soner Yalçın değildir. Mustafa Balbay’dır, Tuncay Özkan’dır, Yalçın Küçük’tür, Doğu Perinçek’tir, Mehmet Haberal’dır, Fatih Hilmioğlu hocamdır.
KEŞKE ÖRGÜT OLSAYDIK
Bize diyorlar ki “örgütsünüz” hakime duruşmada söyledim. Bu cümleyi kullandığım için utanıyorum. Yahu örgüt değiliz keşke örgüt olsaydık. Bu ülkede yirmili yaşlarındaki Deniz Gezmişler, “yaşasın örgüt” diyerek idam sehpasına gitmişlerdir. Keşke örgütlü olsak. Ve şimdi hepinizi de örgütlü olmaya çağırıyorum. Hangi partiye inanırsanız inanın gidin o partinin saflarına katılın. Şikayetleri bırakalım. Hepimiz elimizi taşın altına koyalım. Lafla değil mücadelemizle kendimizi gösterelim. Muğla’da başörtülü bir hanımefendi bana, “iki buçuk aydır Muğla köylerini yaya olarak dolaşıyorum. Halkı 2-B’lere karşı mücadele etmeye çağırıyorum.” dedi. İşte örgütleşme budur. Bakın suni gündemlerle bizleri kandırıyorlar. Türkiye’nin meselesi kültür değil, bir iktidat meselesidir. Yıllardır insanları türban, Kürtçe dil yani kültürel konularla suni gündemin içine soktular. Bu iktidar döneminde 30 milyon hektar tarım alanı yok edildi. Şimdi bu alan Belçika toprağı. 10 Yılda kaybettiğimiz toprağın farkında mısınız? Tarım alanları yok edildi. Köy kültürü ortadan kaldırıldı. Anadolu’da baklagil üretimi 61.9 düşmüş. Tarım ekonomisi yok edildi. İşte temel mesele bu.”
AKİL İNSANLAR BAYRAKLARINIZLA KARŞILAYIN
Akil insanlar topluluğu gittikleri yerde Türk bayrakları ve kalabalık tepki topluluklarıyla karşılanıyorlar. Orada vatanını, bayrağını seven insanlar bir araya geliyor. Bu demokratik bir haktır. Eğer Fethiye’ye de gelirlerse sizlerde bayraklarınızla vatanınızı ve toprağınızı savunun. Atatürk 1923’de Türkiye şeyhler, şıhlar, dervişler Cumhuriyeti olmayacak demişti. Şimdi Atatürk için diktatör diyenler köy kanunlarına baksınlar. Anadolu’da toprak reformuyla kakınma politikasını hayata geçirecekti. Yahu Atatürk diktatördü diyorlar. Atatürk köy kanununu hayata geçiremedi. Lafı iki dudağının arasında olan biri diktatör olsaydı bunu çok rahat yapardı? Hatırlayın 1925 köy kanunu. İnönü’de geçiremedi. En son ufacıkta olsa büyük revizyon yaptı Demokrat Parti öyle kuruldu. Herkes elini taşın altına koymalı.Atatürk Bandırma vapuruna binerken bir kararlılığı vardı. Yani özetle şunu söylüyorum. Korkmayın arkadaşlar. Hepimiz ölüp gideceğiz. Korkarak yaşamaktansa hiç yaşamayalım daha iyi. Bakın Osmanlı’nın özellikle de İngiliz mandası ile işbirlikçilerin ortak senaryosu bugün sahneleniyor. O dönem ne yapıldıysa bugün aynısı sahnede. Damat Ferit’ler ve diğerleri bunları unutmayın” diyerek sözlerini tamamladı. Söyleşinin ardından kitaplarını imzalayan Soner Yalçın’a büyük ilgi gösterildi. Uzun kuyruklar oluşturan vatandaşlar özellikle “Samizdat” kitabı başta olmak üzere diğer kitaplarına akın etti. Yalçın’a “her zaman yanınızdayız” diyerek hatıra fotoğrafları çektirdiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder