Efendim birtakım mülahazalarda Hz. Hüseyin'in Kerbela yolculuğuna dair, insanın aklını zayi edecek düzeyde hatalı tahlillere tanıklık etmekteyim. Fevkalade yanlış bilgiler ışığında, hatta ilimden nasibini aldığını zanneyleyen şahıslarca bazı kritik noktalar tahrif edilmek isteniyor. Hz. Hüseyin'in şahadetinin temelinde, bir iktidar kavgası fikri olduğu ifade ediliyor. Bu minvalde, İslam ruhunu tasfiyeye yönelik, tabiri caiz ise, tarih felsefesinin omurgası olan bir vak'a, sıradan bir iktidar savaşıymış gibi lanse ediliyor.
Şunu ifade etmek gerekir ki; "Kur'an'ı Kerim'in Ahzab suresinin 33'üncü ayeti mucibince (ki bu ayete Tathir ayeti denir) Ehl'i Beyt pak ve masum kılınmıştır. Şûra suresi 23'üncü ayet ile (buna Meveddet ayeti denir) Hz. Peygamber "ehl'i beyte çağırmıştır." Ali İmran 61'inci ayet ile (ki bu Mübadele ayetidir) Peygamber ve Ehl'i Beyt, şirk kuvvetlerine karşı mücadeleye çağrı yapmıştır.
Dolayısı ile, Ehl'i Beyt imamlarının, yani velayet ehlinin mücadele yöntemlerini "kafalarına göre belirlediklerini iddia etmek gülünçtür." Keza, mübadele ayetince "Peygamber ile yan yana mücadele eden Ehl'i Beyt, mücadele yöntemlerini de nebevi usule göre belirler." Bunun dışında bir irade koyabileceğini iddia etmek, tutarsızlıktır.
Bu minvalde, Kerbela'da savaşan Hz. Muhammed'dir (A.S.). Ve Kerbela'da Yezid orduları, Hz. Muhammed'e kılıç çekmiştir. Hz. Muhammed yaşasaydı, Hüseyin'in yaptığını yapar, aynı şeyi söyler ve aynı davranışı güderdi. Çünkü hadiste "Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim" buyurur.
Medine sözleşmesi demektir
Bu minvalde iki tür İslam algısının temelinde, Kerbela'da verilen mücadeleyi kırılma olarak görmek gerekiyor. Bir tarafta "üstünlerin hukuku" diğer tarafta ise "hukukun üstünlüğü..." Keza Yezid'in itirazı, hukukun üstünlüğü ilkesinedir. Üstünlerin hukukunu dayatmasındaki yegâne sebep, ortaya koyulan hukukun (fıkhın) saltanat ve servet ihata etmesine mani olmasından ileri gelmektedir.
Bundan mütevellit, Yezid'in "üstünler hukuku" dayatması, zamanla "İslam düşüncesinin omurgasına evrilmiş" İslam hukuku adı altında "seçkinler hukuku" ikame edilegelmiştir. Çünkü İslam bir taban hareketi iken, Kerbela sonrası "seçkinlerin, elitlerin hareketine dönüşmüş" Hucr bin Adiyy gibi, Ammar gibi sahabelerin ve Evlad'ı Resul'ün katli ile, toplumu "hukukun üstünlüğüne çağırabilecek bir referans bırakılmamıştır.
Hukukun üstünlüğü demek, "Medine sözleşmesi demektir." Müşterekleşmiş farklılıkların, eşitçe ve özgürce yaşamını sürdürmesi, ve bir kesimin ya da sınıfın; halk üzerinde tahakküm kurmaması manasına gelir. İmam'ın Kerbela yolculuğu buna dayanır. İmam'a göre "İslam" bunu öneriyor, Yezid'e göre ise, "seçkinlerin hukukunun ikamesini öneriyordu." Bu iki yorum arasındaki kavga, Bedir'de yaşanan "tevhid ve şirk" savaşının bir prototipidir.
Bir tür sınıf savaşı
Evet bir "iktidar" kavgası vardır. Yezid; gücün, otorite ve servetin belirli kesimlerde bulunmasını, İmam ise "tabana yayılmasını" esas alıyordu. Ebuzer'in İmam'a desteğinin sebebi budur. Devrimci sahabelerin, velayet ehli olan "ehli beyt" ile saf tutmasının sebebi budur. O ideal toplum algısını ikame edecek önderlik olarak "ehli beyt" belirlenmiş ve "ezilenlerin, horlananların önderliği olarak" mücadeleye girişmiştir. Keza, bir tarafta sahabe eşlerine tecavüz eden Yezid, diğer tarafta oturup tıpkı dedesi gibi "elbisesini yamayan, bir çeşitle karın doyuran Hüseyin..." Aradaki büyük çelişki, bugünün dünyasında "bir tür sınıf savaşı" olarak ifade edilebilir. Bu büyük sınıf savaşında "İslam" Hüseyin'in tarafında, "Şirk" ise Yezid'in tarafında resmolunmuş ve saflar bu şekilde belirlenmiştir.
Cahiliye soytarıları bu işe "ihtiras savaşı" diyor. Evet! Yezid'in mel'anet yüklü ihtiraslarına karşı indirilmiş bir Kur'an tokadıdır Kerbela! Ve İmam'ı Cafer'in dediği gibi, "Her yer KERBELA, Her gün AŞURA!"
Zamanın Yezid'ine karşı kıyam etmeyenin, Hüseyin'in yanında işi yoktur...
Selam ile.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder