Allah’ın bedduasını görmüştük; şimdi de Peygamber’in bedduasını görelim. O beddua ki, dinci yalan ve talan ekiplerini tam içlerinden vurarak pisliklerini kendi elleriyle sokaklara yaymalarını sağlamıştır.
‘İslam Peygamberi’nin bütün hayatı boyunca yaptığı üç bedduasını tespit edebildim:
1. Başkalarına her fırsatta zorluk çıkaranlara bedduası:
“Allahım! Ümmetimin işlerini zora sokanların sen de işlerini zora sok!”
2. Yeryüzünün korunması gereken doğal değerlerini tahrip edenlere yaptığı beddua:
“Yerkürenin belirgin alâmeti olan değerleri/yeryüzünün olmazsa olmazlarını yozlaştırıp bozanlara Allah lanet etsin!” (Zehebî, Kitabu’l-Kebâir ve Tebyînu’l-Mahârim, 148)
3. Parayı ilahlaştıranlara yaptığı beddua:
Bu Peygamber bedduasına sebep oluşturan suçların üçü de, son günlerde karşılıklı beddua atışmalarına tanık olduğumuz dincilik zalimlerinin tümünde mevcuttur. Özellikle şu son bedduanın sebebi olan aşağılık suç: ‘Paranın kulu - kölesi olmak’. Cenabı Peygamber, parayı baş amaç yapanlara, yani Mâûn suçu işleyen mel’unlara hayatında yaptığı en ağır bedduayı yapmıştır. Şöyle diyor:
“Gümüş ve altın paranın, kadifenin, süslü giysilerin kulu - kölesi olan, yüzükoyun yere çakılıp gebersin! Yüzükoyun yere çakılsın da, yerlerde sürünsün! Vücudunun her yanına dikenler batsın da, o dikenleri çıkaramasın! O öyle biridir ki; bir şeyler verildiğinde hoşnut olur, bir şey verilmediği zaman ise asla vefa göstermez.” (Buharî, cihad 70, rikaak 10; İbn Mâce, zühd 8)
BÜYÜK VE KÜÇÜK HIRSIZLAR
En büyük hırsızları tamamen, büyük hırsızları kısmen serbest bırakıp karnını doyurmak için çalan küçük hırsızları cezalandırmak, zulüm, ahlaksızlık ve riyakârlık düzeninin temel niteliğidir. ‘Din’ adı altında ‘örtülü dinsizlik’ sergileyen iktidarların temel niteliklerinden biri de budur.
En büyük hırsızlar; birinci derecede kamu malı talancısı Firavun takımıdır. Son olaylarda da görüldüğü gibi, kurdukları kara para ve haram lokma tezgâhlarıyla haram servetleri onlar tedvir ve tevzi eder. Dincisi vardır, dinsizi vardır, sosyalisti vardır, liberali vardır.
Büyük hırsızlar; en büyük hırsızların talanlarından büyük pay alanlardır.
Küçük hırsızlar; büyük vurgun ihtirasları olduğu için değil, yaşamlarını sürdürmek için çalanlardır. Bunlar, talanın zağarları olan Firavun takımından kalan artık ve atıklardan sebeplenen finolardır. Bu sebeplenme tehlikeye düşmesin diye, subaşlarına Firavun takımının oturmasını isterler. Yalakalıkları, hizmetleri, propagandaları ve nihayet oylarıyla, büyük hırsızların yönetim mevkiine gelmesini bir ‘memleket hizmeti’ olarak ilan ederler. En önemli meşruiyet ve mazeret söylemleri; “Oylar bölünmesin diye onları seçtik” hezeyanıdır.
Küçük hırsızlar, ‘oylar bölünmesin’ diyerek Firavunlar yaratan, dürüstlüğü cezalandırarak zulümlere işlerlik kazandıran günahkârlar sürüsüdür ki, Zühruf Suresi 54. - 56. Ayetler bu sürünün tarih önündeki suçunu deşifre etmiştir. O suç; ‘Firavunlar üretme’ suçudur.
Modern dünyada demokrasi adına egemen olan firavunların yaratıcısı işte bu günahkârlar sürüsüdür.
‘İslam Peygamberi’nin bütün hayatı boyunca yaptığı üç bedduasını tespit edebildim:
1. Başkalarına her fırsatta zorluk çıkaranlara bedduası:
“Allahım! Ümmetimin işlerini zora sokanların sen de işlerini zora sok!”
2. Yeryüzünün korunması gereken doğal değerlerini tahrip edenlere yaptığı beddua:
“Yerkürenin belirgin alâmeti olan değerleri/yeryüzünün olmazsa olmazlarını yozlaştırıp bozanlara Allah lanet etsin!” (Zehebî, Kitabu’l-Kebâir ve Tebyînu’l-Mahârim, 148)
3. Parayı ilahlaştıranlara yaptığı beddua:
Bu Peygamber bedduasına sebep oluşturan suçların üçü de, son günlerde karşılıklı beddua atışmalarına tanık olduğumuz dincilik zalimlerinin tümünde mevcuttur. Özellikle şu son bedduanın sebebi olan aşağılık suç: ‘Paranın kulu - kölesi olmak’. Cenabı Peygamber, parayı baş amaç yapanlara, yani Mâûn suçu işleyen mel’unlara hayatında yaptığı en ağır bedduayı yapmıştır. Şöyle diyor:
“Gümüş ve altın paranın, kadifenin, süslü giysilerin kulu - kölesi olan, yüzükoyun yere çakılıp gebersin! Yüzükoyun yere çakılsın da, yerlerde sürünsün! Vücudunun her yanına dikenler batsın da, o dikenleri çıkaramasın! O öyle biridir ki; bir şeyler verildiğinde hoşnut olur, bir şey verilmediği zaman ise asla vefa göstermez.” (Buharî, cihad 70, rikaak 10; İbn Mâce, zühd 8)
BÜYÜK VE KÜÇÜK HIRSIZLAR
En büyük hırsızları tamamen, büyük hırsızları kısmen serbest bırakıp karnını doyurmak için çalan küçük hırsızları cezalandırmak, zulüm, ahlaksızlık ve riyakârlık düzeninin temel niteliğidir. ‘Din’ adı altında ‘örtülü dinsizlik’ sergileyen iktidarların temel niteliklerinden biri de budur.
En büyük hırsızlar; birinci derecede kamu malı talancısı Firavun takımıdır. Son olaylarda da görüldüğü gibi, kurdukları kara para ve haram lokma tezgâhlarıyla haram servetleri onlar tedvir ve tevzi eder. Dincisi vardır, dinsizi vardır, sosyalisti vardır, liberali vardır.
Büyük hırsızlar; en büyük hırsızların talanlarından büyük pay alanlardır.
Küçük hırsızlar; büyük vurgun ihtirasları olduğu için değil, yaşamlarını sürdürmek için çalanlardır. Bunlar, talanın zağarları olan Firavun takımından kalan artık ve atıklardan sebeplenen finolardır. Bu sebeplenme tehlikeye düşmesin diye, subaşlarına Firavun takımının oturmasını isterler. Yalakalıkları, hizmetleri, propagandaları ve nihayet oylarıyla, büyük hırsızların yönetim mevkiine gelmesini bir ‘memleket hizmeti’ olarak ilan ederler. En önemli meşruiyet ve mazeret söylemleri; “Oylar bölünmesin diye onları seçtik” hezeyanıdır.
Küçük hırsızlar, ‘oylar bölünmesin’ diyerek Firavunlar yaratan, dürüstlüğü cezalandırarak zulümlere işlerlik kazandıran günahkârlar sürüsüdür ki, Zühruf Suresi 54. - 56. Ayetler bu sürünün tarih önündeki suçunu deşifre etmiştir. O suç; ‘Firavunlar üretme’ suçudur.
Modern dünyada demokrasi adına egemen olan firavunların yaratıcısı işte bu günahkârlar sürüsüdür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder