10 Oca 2014

Ver türbanı, yağmala kasayı

17 Aralık'tan bu yana oynanan Mollière'lik "fars"ı seyrettikçe, 2002'den itibaren şu ya da bu şekilde AKP hükümetini destekleyenlere, R.T. Erdoğan'ın her sözünde mavi boncuk hikmeti arayanlara, "Anlaşıldı mı Vehbi'nin kerrakesi?" diyesim geliyor.
Ama düşünce posası geveleyen bu adamları utandırmanın olanağı yoktur!

Benim "Ölmeden on dakika önce yaşıyordu!" olarak çevirdiğim, aslında "Ölmeseydi şimdi yaşıyor olacaktı!" demesiyle meşhur Monsieur de la Palice'in (Palisse) cümleleriyle konuştuğu için Cumhurbaşkanı hazretlerinin konuşmalarını dinlemem, yayınlanırsa okumam. Ama bu kez ne hikmetse, 17 Aralık farsı hakkında yaptığı konuşmanın "Üstü kapanmaz"lı manşetini görünce, ne diyor acaba diye merak ettim. Milliyet gazetesine (25.12.2013) göre, son 10 yılda yapılan reformlara dikkat çekerek, "Bütün alanlarda reformların yapıldığı bir ülkede herhangi bir yolsuzluk veya yanlışın üstü kapanmaz, kapanamaz. Bunda herkes rahat olmalı" demiş.
Sanki, Monsieur de la Palice, "Deniz Feneri'ni saymazsak, bu ülkede herhangi bir yolsuzluk veya yanlışın üstü kapanmaz, kapanamaz. Rahatsız olsa da herkes rahat olmalı" dermiş gibi.
Cumhurbaşkanı hazretleri sanki R.T. Erdoğan hükümetinin bir üyesi gibi "Bütün alanlarda yapılan reformlar"dan söz ediyor ama her reform iyi reform değildir; deformasyon da reformdur. Ben, 2002'den bu yana, ülkenin yararına yapılmış bir reform hatırlamıyorum. Bir nankör müyüm acaba, yoksa gerçek "reform"un ne anlama geldiği bilen biri miyim?
***
Bu kez merak dürtüsü ile okumayı sürdürdüm:"Başka bir söyleyeceğim nokta da şu. Sordunuz; devlet içerisindeki yapılanmalar. Tekrar şunun altını çizmek istiyorum. Demokratik hukuk devletinde devlet kurumlarında çalışan; bu Silahlı Kuvvetler olur, emniyet olur, yargı olur veyahut devletin başka kurumları olur. Bu kurumlarda çalışanlar hepsinin bireysel olarak farklı düşünceleri olabilir, ideolojileri olabilir, farklı siyasi akımlara bağlı olabilirler. Ama bunların hepsi devlet işleri ve kamu işleri dışında meşrudur. Ama devlet işleri kamu işleri söz konusu olduğunda devlet otoritesi ve anayasa, kanunlar ve çalıştıkları kurumların kuralları bağlar. Bunun dışında hiçbir otorite söz konusu olamaz. Ve hiçbir dayanışma söz konusu olamaz. Bütün demokratik hukuk devletlerinde bu böyledir. Bu bugün için de, dün için de, bundan sonrası için de bir temel ilkedir, açık söyleyeyim" diyor Cumhurbaşkanı hazretleri.
Fevkalade anlamlı bir konuşma! Fevkalade anlamlı bir konuşma da, "Anayasa, kanunlar ve çalıştıkları kurumların kuralları"na bağlı olan kurumlar arasında, nedense, hükümeti ve Cumhurbaşkanlığı makamını saymıyor.
Birey olarak bütün vatandaşların, bütün devlet kurum ve kuruluşlarının Anayasa'ya bağlı olması gerektiği yıllardır söyleniyor. Ama nedense, R.T. Erdoğan ve Abdullah Gül hazretlerinin geçmişte mensup olduğu siyasal partilerin hiçbiri bu kutsal kurala uymadı ve saygı duymadı. Bu nedenle de çoğu Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı. Kapatılmadı mı? AKP cezalandırılmadı mı?

Anayasa'nın 103. maddesine göre, Cumhurbaşkanı, görevine başlarken Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde aşağıdaki şekilde ant içer:
"Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyeti'nin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine ant içerim."
Cumhurbaşkanı hazretlerinin, yaptığı yeminin demokrasi, Atatürk ilke ve inkılapları ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalmak'la ilgili bölümüne uygun görev yaptığını söylemek mümkün mü? Mümkün olduğunu söyleyenler, Cumhurbaşkanlığı Makamı'nın Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nu fiilen ortadan kaldıran yasaları imzalamasını nasıl açıklayacaklar?
Cumhurbaşkanlığı makamı, Anayasa'nın 174. maddesinin koruması altında olan Devrim Yasaları'na gerçekten bağlı ve saygılı mı?

Anayasa'nın 108. maddesi - "İdarenin hukuka uygunluğunun, düzenli ve verimli şekilde yürütülmesinin ve geliştirilmesinin sağlanması amacıyla, Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak kurulan Devlet Denetleme Kurulu, Cumhurbaşkanının isteği üzerine, tüm kamu kurum ve kuruluşlarında ve sermayesinin yarısından fazlasına bu kurum ve kuruluşların katıldığı her türlü kuruluşta, kamu kurumu niteliğinde olan meslek kuruluşlarında, her düzeydeki işçi ve işveren meslek kuruluşlarında, kamuya yararlı derneklerle vakıflarda, her türlü inceleme, araştırma ve denetlemeleri yapar" diyor.
Cumhurbaşkanı hazretleri, hükümetin işlerinde Devlet Denetleme Kurulu'na gidecek bir kılçık görmüyor mu acaba?
Emniyet teşkilatında yapılan hallaç atamalarda bu devlet memurların ne gibi kusurları var acaba?
Başbakanın baş danışmancısı bir AKP milletvekilinin, Fethullah Cemaati'nin TSK'ya kumpas kurduğunu iddiasını Cumhurbaşkanlığı Makamı nasıl değerlendiriyor acaba?

Yazımın başında "Anlaşıldı mı Vehbi'nin kerrakesi?" diye sormuştum. Bu soruyu 17 Aralık Farsı ile ilgili sorduğuma göre, herkes kafayı çalıştırmalı biraz. Sonra da yazımın başlığını işe katmalı. Türban yaygarası 17 Aralık Farsı'nda ortaya çıkan kumpasları rahatça kurmak, kutuları doldurmak için ayarlanmış olamaz mı? İllüzyonist Zati Sungur da böyle yapardı!

Hiç yorum yok: