21 Mar 2014

"Örtünmeyen kadınlar fuhuşu davet ederler"

Acaba nasıl bir toplum içinde yaşıyoruz? Bir tarafında tiyatroları konserleri operaları, modern balesi, plajları şık zarif insanları ile modern bir toplum. Öteki tarafta inanılmaz sağlıksız, ilkel çağdışı gösterilerin yer aldığı bir toplum. Bir üniversite profesörü “örtünmeyen kadınlar fuhuşu davet ederler” buyuruyor. Başka bir üniversite profesörü müziğin haram olduğunu, kadın sesi varsa onu dinlemenin günah olduğunu söylüyor. İstiklal Harbi diye bir şeyin olmadığını, Yunan ordularının tek kurşun atılmadan çekildiğini, illerimizin kurtuluş bayramlarının uydurma şeyler olduğunu ileri süren, yazan gazeteciler var. Meclis kapatan, Taif’de Mithat Paşa’yı boğdurtan Sultan Abdülhamit’e bir üniversitemizde doktora ünvanı veriliyor. Bir müftü, kız erkek öğrencilerin beraberliğini görünce “İlimize üniversite geldi ahlaksızlığı da beraberinde getirdi” diyor. “Üniversitelerin adını değiştirelim buraya imam Hatip müfredatı getirelim” diyen profesör ve rektörlerimiz var.
Spor ve futbol dünyamıza bakarsak küfürcü, tahripkar, kavgacı, yakıp yıkan bir gençlik görüyoruz. Koca koca heybetli klüp başkanları bir araya gelip “biz taraftarlarımızı seviyoruz, onların desteği bizim için çok önemli ama biz küfürbaz, tahripkar kavgacı, sahaya şişe, bozuk para, çakmak taş sopa atan fanatikler istemiyoruz” diyemiyorlar. Ama Erdoğan söylemleri futbol dünyamızda sevindirici bir devrime yol açtı. Hiç olmazsa özgürlüklerden yana iktidar despotizmine karşı, 34’üncü dakikalarda birlikte oluyor, birlikte yürüyüşler yapıyorlar.
Alkol savaşı açan iktidar milyonlarca çocuk gelinle, töre cinayetleri, kadın cinayetleri ile ilgilenmiyor. Çalınan milyonları da umursamayan, “Onlar inanmayanlardan alınmıştır, haram sayılmaz” diyenler var.
***
Bu akıl ve vicdan dışı zırvaları nasıl üretiyor bu toplum? Nasıl bir toprak bu? Türkiye’nin büyük düşünürü Doğan Kuban, “İpe sapa gelmez konuları sabah akşam tartışan beyin yıkamalara maruz bir toplum” dan söz ediyor. “Milyonlarca hilekar, iki yüzlü, riyakar, yolsuzluklarla iç içe insanla birlikte yaşıyoruz” diye ekliyor. Haklı değil mi? Bu yargılara itiraz edecek sağduyu sahibi bir insan olabilir mi? Abuk sabuk şeyler yerine bu tehlikeli gidişi tartışmalı ve çareler aramalı değil miyiz? Memleketin Başbakanı ısrarla ve inatla ayni yalanları tekrarlıyor. Bir mitingde Berkin çocuğumuzun annesini yuhalatıyor. Başbakanla birlikte bu topluluğun ruh sağlığı yoksunluğundan kaygı duymaz mısınız? Nasıl bir vicdandır bu? Ya yıllardır süregelen Cumhuriyet yıkıcılığını izleyen, bu vurgun soygun, rüşvet, çalma çırpma olaylarından sonra hala bu iktidara destek olanlara, onu savunanlara ne dersiniz? Burada çok ciddi bir mantık, muhakeme, akıl sağlığı ve ahlak sorunu yok mu?
Bunlar, yadsınamaz gerçeklerimiz. İrrasyonel, çağdışı görüşler, düşünceler, eylemler üreten hastalıklı bir zeminde yaşamaktayız. Atatürk “Asıl düşman memleketimin üstünü örten ortaçağ karanlığıdır, aklımızın süngüleri ile ondan kurtulmayı başaracağız” diyordu. Bugün büyük bir silkinişe, cehalete ve ilkeliklere karşı güçlü bir aydınlanma savaşına ihtiyacımız var.
Not: Özgürlüğe kavuşan Silivri direnişçilerine selam, sevgi, saygı...

Hiç yorum yok: