İnsan, biyolojideki sınıflamada omurgalılar (Vertebrata) dalının memeliler (Mamalia) sınıfına mensup bir türdür.
Hepimiz Afrika kökenliyiz
İnsanın 125 bin yıl önce ilk kez Afrika kıtası dışına göç ettiği saptanıyor. İnsan derken, insanbiliminde homosapiens denenleri kastediyoruz.
Bir de Neandertaller var. 30 bin yıl önce Homosapienslerin Avrupa kıtasına yayılması sürecinde Neandertallerin soyu tükeniyor.
Peki homosapiens denen insan türünün içinde ırklar var mı?
Bu soru, ırk kavramının biyoloji çerçevesinde tanımlandığına da işaret ediyor.
İnsanların kafataslarına veya renklerine göre sınıflandırıldığını biliyoruz. Bu ölçütlere dayanan ırk tanımları var.
Ancak gen biliminin gelişmesiyle bugün insanların biyolojik olarak gen gruplarına göre sınıflandırılabildiğini görüyoruz.
70 bin yıl önceki ortak ata
Bugün fosiller vb sayesinde gen grubu saptanmış insanların ortak atası olan erkek 70 bin yıl önce Afrika kıtasında bugünkü Kenya-Etiyopya çevresinde yaşamış. Bu erkek, gen grubu şu veya bu vesileyle saptanmış olanların bilinen en eski atası, yoksa insanlığın ortak atası değil.
200 bin yıl önceki ortak anne
Gen grubu araştırılmış olanların en eski anneleri ise, yine Afrika'da 200 bin yıl önce yaşamış.
Gen soyağacı ile ulaşılan Havva ve Adem, ilk kadın ve ilk erkek değil. Onlar soyu devam edenlerin ilk anne ve babalarıdır.
"Soyu devam edenler" kavramı, gen araştırması yapılmış olanları kapsıyor, yoksa bütün insanları değil.
Baba tarafından soyağacı Y kromozomu izlenerek bulunuyor. Anne tarafından soyağacı ise "mitokondrial DNA araştırmasıyla" saptanıyor.
Bugün yaşayan bütün insanların 70 bin yıl öncesine gittiğimiz zaman, aynı babadan gelenler yaşıyor. Bütün insanlık, aynı erkeğin torunları oluyor. Irk kavramının iflası orda başlıyor.
Hablo grupların belirlediği soyağacı
Y kromozomunda oluşan her genetik değişim "Hablo grup" diye adlandırılıyor. Birkaç bin yılda görülen bu değişimlerden, insanlığın soyağacını izleyebiliyoruz. Gen bilimi, insanlığın özellikle tarih öncesi dediğimiz zamanlardaki serüvenini açıklamada önemli ipuçları veriyor.
Aşağıdaki tablodan 42 bin yıl öncesinden bu yana erkek üzerinden gen hablo gruplarının soyağacını görebiliyoruz:
Türkiye'de yaşayanların hablo grupları
Harflerle tanımlanan bu hablo grupları, millet denen tarihsel gerçeklikle örtüşmüyor.
Örneğin Türkiyemizde yaşayan insanlar, 500'ün üzerinde DNA testine göre, oran olarak şu hablo gruplardan oluşuyor:
Yeryüzündeki Hablo grup kardeşlerimiz
Türkiye'deki Hablo grup oranları, Yunanistan'daki oranlarla birbirine çok yakın.
Türkiye'deki J Hablo grubu, diğer Akdeniz ve Arap ülkelerinde de yoğun olarak var.
R1a grubuyla Orta Asya, Rusya, Doğu Avrupa, Norveç gibi ülkelerle "kandaşız."
R1b grubuyla ise, yine Orta Asya, Batı Avrupa, İngiltere ve Almanya ile ortak köklerden geliyoruz.
Özetlersek, Türkiye'de yaşayan insanların Hablo grupları, Orta Asya, Akdeniz, Avrupa ve İskandinav ülkeleriyle ortak köklere işaret ediyor. Hepsi bizim kardeşimiz oluyor.
Bütün bunlar kanıtlıyor ki, özel bir Türk geninden söz edemiyoruz. Ama Türk dilinden, Türk kültüründen, "Türküm" diyenlerin ortak yaşama arzusundan söz edebiliyoruz.
Tavuklardan farkımız
İnsanlar, hayvanlar gibi, örneğin tavuklar gibi, Ligorin, Roth, Plymouth vb gibi türlere ayrılamıyor. Milletler içinde göreli daha büyük oranda bulunan Hablo gruplar var. Ancak millet gerçeği ile Hablo gruplar örtüşmüyor.
"Türk geni" var mı?
Türk geni üzerine konuşabilmek için, Türk kimdir onu saptamak zorundayız.
Türk kimdir?
Önce bir "Türk geni" varsayımı kabul edip, o varsayıma göre Türk'ü tarif etmeye kalkarsak, başarı şansımız yok.
Örneğin, bu hatayı Murat D. Mirza yapıyor. Orta Asya'nın en eski N ve Q gruplarını "Türk geni" olarak kabul ediyor ve çıkmaza giriyor. (Türk müsünüz Genetik, Yakın Plan Yayınları)
N grubu 35 bin yıl önce oluşmuş.
Q grubu ise 15-20 bin yıl önce.
35 bin veya 15 bin yıl önce Türk yok ki, Türk geni olsun!
Türk kavmi ve Türk dili
Türk kavmi tarih içinde, bir dille, bir kültürle tanımlanabilir ancak. En eski geçmişi M.Ö. 4. bin yıllarında Urallar'da atlı çoban kültürüne sahip olan Öntürklere kadar götürebilirsiniz.
Türk dilinin tarihi de M.Ö. 4. binlere kadar uzanıyor. Osman Nedim Tuna, Sümerler üzerine yaptığı bilimsel çalışmada, özetle şu önemli saptamada bulunuyor: Sümerce, Türkçe değildi. Ama Sümerce üzerindeki etkilerine bakarak, Türk dilinin yaşını saptayabiliyoruz. O zaman Sümerlerin içine karışmış bir halk olarak ya da Sümerlerin komşusu olarak, Türkçenin atası olan dili konuşan bir halk vardı. (Sümer ve Türk Dillerinin Tarihi İlgisi ile Türk Dilinin Yaşı Meselesi, Ankara 1997)
Türk kavramını gen grubuna göre değil, fakat dille tanımlayabiliriz. Tarih içinde Türkçe konuşanları Türk kavmi olarak adlandırmak nesnel gerçeğin saptanmasıdır. Türkçe konuşan diğer halklarla geniş anlamda Türk soyadında buluşuyoruz.
Türk milleti
Türk milleti ise, Atatürk'ün tanımıyla "Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkı"dır. (Atatürk'ün Bütün Eserleri, c.23 Kaynak Yayınları, s.17, el yazısı s.71)
Türk milleti, Türkiye'de Türk kavminin Türk Devrimiyle mayalanması sonucu oluştu. Biz Cumhuriyeti kuran Türkiye halkı, devrim yaparak millet haline geldik. Kuşkusuz çok derin ve renkli bir tarihsel birikim temelinde oldu bu.
İster Türkçe konuşanların oluşturduğu Türk kavminden söz edelim, ister Türkiye'deki Türk milletinden, Türk'ü bir gen grubuyla tanımlayamıyoruz.
Türk dili ve gen grupları
Genetik tarih üzerine kitaplardan ve çeşitli incelemelerden çıkarabildiğimiz kadarıyla, Türk dilinin R grubu içinde, büyük olasılıkla da R1a grubu içinde oluştuğu söylenebilir. Olgular bu merkezde yoğunlaşıyor.
Bugün Türkçe konuşan halkların yaşadığı ülkelerdeki en yoğun gruplar da, R1a ve R1b'dir. Bu açıdan da, Yakutlar gibi Sibirya Türkleri arasında daha yoğun görülen N ve Q gruplarını "Türk geni" olarak kabul etmek çok ciddi bir hata oluyor. Murat Mirza gibi araştırmacıların savunduğu bu görüş, Türk kavramını Altay Dağları içine hapsetmek isteyen Avrupa merkezli tarih tezleriyle ilişkilidir.
N ve Q grupları, bugün Uygur bölgesinden Moldavya'daki Gagavuzlara kadar Türkçe konuşan kavimler içinde çok küçük oranlardadır, nerdeyse yoktur. N grubu Finlandiya'da yüzde 58 ve Baltık ülkelerinde yüzde 30-40 oranlarındadır. Rusya'da yüzde 23'tür.Türkiye'de ise ancak yüzde 41'tir.
Q hablo grubu ise, 15-20 bin yıl önce Bering Boğazı'ndan Amerika kıtasına geçmiştir ve orada Kızılderili nüfusunu oluşturuyor. Bunun dışında en çok Ukrayna'da yüzde 4 oranındadır. Türkiye'de ise ancak yüzde 2'dir.
Türkçenin doğum tarihçesi
R1a grubu, 19-26 bin yıl önce R1 grubu içinden çıkıyor. Güney Sibirya veya Orta Asya'da doğduğu kabul ediliyor (www.genebase.com/learning/article/11 ). 21 bin yıl önce Karadeniz'in kuzeyindeki bozkırlara yayılıyor. Hunlar, İskitler ve Batı Hunları, bu R1a grubu içinde oluşuyor. Mezarlardaki kemikler buna işaret ediyor.
Türkçenin Urallar'da, Hazar Denizi'nin kuzeyinde ve doğusunda ortaya çıktığını gösteren kanıtlar güçlüdür. Türk dilinin ilk oluşum döneminde, Moğolca gibi Orta Asya dilleri ile değil, Macarca ile akraba olduğu görülüyor. Moğolca ile yakınlık, daha sonraki dil alışverişlerinde oluşuyor. Sümerce ve Macarca arasındaki ilişki de bu görüşü doğruluyor. Sümerce üzerindeki Türkçe etkisi ve Macarca etkisi, Türkçenin Orta Asya'dan önceki Ural geçmişine işaret ediyor. Bu konuda Flora, Meng, Koppers gibi Viyana Halkbilim Okulu'nun tezleriyle birlikte Prof. Dr. Osman Nedim Tuna, Muazzez İlmiye Çığ ve Prof. Dr. Osman Karatay'ın görüşleri dikkat çekicidir.
Türkçe ve Türkleşme dalgaları
R hablo grupları, aynı zamanda Slav halklarının (R1a) ve Cermenlerin de (R1b) hablo gruplarıdır. Türkçenin R1a ve R1b grupları içinde hızla yayıldığı görülüyor.
Eskiden Ön Hint Cermen olan bazı kavimler, Türkçeyi benimseyerek Türkleşiyorlar. Bu açıdan da hablo grup ile Türk kavmi arasında bir özdeşlik kurulamıyor.
M.S. 4-12. yüzyıllar arasında İpek Yolu'nda en geçerli dil Türkçedir. Devletleri yönetenler de Türk kavminin çeşitli boylarıdır. Bu koşullarda İpek Yolu halkları hızla Türkçe konuşmaya başlıyorlar ve Türkleşiyorlar. Bu ikinci Türkçe dalgası nedeniyle de, gen grubu ve Türk kavmi gerçekleri birbirinden uzaklaşıyorlar.
At sırtında ve bronzla yayılan Türkçe
Gen grubu üzerine bilgiler yayınlayan Batılı internet sitelerine göre:
Bugün Orta Asya ve Batı Asya'da oturan halklar, Sinciang'dan Türkiye'ye, Volga'dan Hindikuş'a kadar, ezici bir çoğunlukla Türk dillerini konuşuyorlar. Bu insanlar genetik olarak R1a ve daha az yaygın olmakla birlikte R1b soyundan geliyorlar. Eski çağa ait DNA araştırmaları, Hiungnuların (Hunlar) Avrupalı ve Kuzey Asyalı DNA'lara karışıp melez bir Avrasya topluluğu haline geldiğini gösteriyor. Oğuz Destanı, Bozokların "bozuk" olduğunu söylüyor. Yani karışmış, melezleşmiş. Asya'dan Avrupa'ya göçler, Türkçe konuşan halkları taşıyor. Onların arasında Hint-Cermen dilleri konuşan kavimler de geliyorlar. Türk akınları N ve Q gibi Doğu Asya soylarından çok R1a1 soylarını yayıyorlar. (http://www.eupedia.com/europe/origins_haplogroups_europe.shtml )
R1a'nın hızla yayılmasının nedeni, atlı çoban kültürüdür. Viyana Halkbilim Okulu'na göre, atlarını erken evcilleştiren Öntürkler ve bu atlı çoban kültürünü Türklerden alan Önhintcermenler, örgütlenme yetenekleri nedeniyle akın ettikleri verimli tarım havzalarında devletler kuruyorlar. Atı evcilleştirmeleri, üzengiyi icat etmeleri, at arabaları, bronzdan silahları ve okları sayesinde hızla yayılıyorlar. Orta Asya'da onlara "yay çeken halklar" deniyor. Hun Kağanı Mao Tun, Çin İmparatoruna yazdığı mektupta, "26 ülkeyi aldım halklarını Hun yaptım" diyor. Türkün tarih içinde nasıl oluştuğunu en iyi anlatan cümle budur.
Özbek, Türkmen, Uygur, Tatar gibi Türk kavimlerinde R1b ve R1a toplamı, nüfusun neredeyse yarısını oluşturuyor (yüzde 40-50). Başkırtlarda bu oran yüzde 80, bazı bölgelerde yüzde 90. Aynı gruplar Doğu Avrupa ve Batı Avrupa ülkelerinde de çoğunluğu oluşturuyor. R1a daha çok Rusya ve Doğu Avrupa'da görülüyor. R1b ise Batı Avrupa ve İskandinavya'da yoğunlaşıyor.
Halis Türk geni
"Türk geni" mi arıyorsunuz, İskitlerin üzengisinde ve pantolonunda, Hun yaylalarında, Orhun Yazıtları'nda, Dede Korkut Hikâyeleri'nde, Divanı Lügat-it Türk'te, Nasreddin Hoca'da, Keloğlan'da, Divriği Ulu Camii'nde, Kemaliye evlerinde, Artukoğullarının Malabadi Köprüsü'nde, Çaka Bey'de, Baybars'ta, Yunus Emre'de, Uluğ Bey'de, Pir Sultan Abdal'da, Fuzuli'de, Piri Reis'te, Selimiye Camii'nin minarelerinde, Atatürk'ün yaptığı işlerde ve Nâzım Hikmet'in Kuvayı Milliye Destanı'nda o genleri bulabilirsiniz.
Türk geni, kemikte veya kanda değil, Türklerin devlet kurma ve ordu örgütleme yetenekleriyle uygarlığa yaptığı katkılarda, halkları bir arada yaşatma birikiminde ve görkemli Türk dilindedir.
Halis Türk, bozkırdaki ilkel kabile savaşçısı değil, devlet kuran ve kavimleri birleştiren Türk'tür.
ÇİN BULMACASININ CEVABI
1 Aralık 2013 günlü Rota'da dört seçenekli bir bulmaca sormuştuk. Çin'deki Moğol (Yuan) hanedanı, uyrukları içindeki Türkleri hangi küme içinde sınıflandırıyordu?
Moğollar,
Renkli gözlüler,
Kuzey Çinliler,
Güney Çinliler.
Doğru cevap: b) Renkli gözlüler.
Demek ki, 14-15. yüzyıllarda Orta Asya ve Çin'deki Türkler, Çinlilere göre "Renkli gözlü" idi. Kahverengi gözlüler ile mavi gözlülerin karışımı olan ela göz, Türk kimliğini de görmemizi sağlıyor.
Bulmacamıza doğru cevap veren okurlarımız arasında çekilen kurada, Sayın Gamze Sağlam (Tokat, Artova, Salur köyünden) ve Sayın Satılmış Deniz (Çorum, Sungurlu) armağan olarak birer kitap kazandılar. Adreslerini lütfen eposta adresimize bildirirlerse, kendilerine kitapları ulaştırılacak. Okurlarımıza verdikleri çok değerli bilgiler nedeniyle ayrıca teşekkür ediyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder