30 Eki 2014

“Biz Haram Yemedik” Diyenlere…

Birer şaki, birer cani gibi bindirilirken cezaevi araçlarına haykırıyorsunuz, “Biz haram yemedik” diye…

“Hırsızdan korksaydık” diyorsunuz, “polis olmazdık”…

“Haram yiyenler kahrolsun” diye iftar duaları ediyorsunuz…

Ve bizlere, “neden zulme karşı yanımızda olmuyorsunuz?” diye soruyorsunuz…

Kâinata hayat verene yemin olsun ki, yanınızda olurduk, şayet bu duruşunuzu 12 yıl boyunca göstermiş olsaydınız…

Hakiki olsaydı feryadınız…

Yargı gününün tek hâkimi şahit olsun ki, yanınızda sizinle bir olurduk, şayet kimlerin polis olacağına dair listeleri hizmet evlerinde doldurmuş olmasaydınız… Teker teker siz belirlemiş olmasaydınız kamu personellerini… Askeri okullar başta olmak üzere her türlü sınavda soruları çalmamış, mülakatlarda kayırmacılık yapmamış olsaydınız…

Daha doğrusu, haram yemenin, sadece” para yemek”ten ibaret olmadığını biliyor olsaydınız… Sizinle olurduk elbet bu kara günlerinizde, şayet tüm umudunu sınavlara bağlamış bu ülke evlatlarının haklarını gasp edip, soruları kendi şakirtlerinize vermiş olmasaydınız…

Sizinle omuz omuza dururduk elbet, şayet rektör atamalarında, kimin rektör olacağına, ehil olup olmadığına, bilimsel yeterliliği bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, sırf “sizden”dir diye, yukarıdan gelen talimatlar muvacehesinde, il ve bölge ağabeyleriniz karar veriyor olmasaydı…

Sizin o muzdarip ailelerinizle birlikte adliye önlerinde sabahlardık inanın, şayet ülkenin en gizli odalarına girip, belgeleri aşırmamış olmasaydınız… Koca koca paşaları terörist diye, başlarından ve enselerinden bastırarak cezaevi araçlarına bindirip gönderirken, gözlerinizde bir an hüznü ve pişmanlığı görmüş olsaydık…

Yanınızda olurduk tabiî ki, şayet gezi parkında, sizden olan üç memur, coplarını ve kasklarını yere koyup, gidip o çocukların yanında bağdaş kurmuş oldaydı… Ağızlarına gaz sıkma emir vermek ve televizyonlarınızda onları vatan haini ilan etmek yerine, onların da bu ilkenin çocukları olduğunu fark etmiş olsaydınız…

Can olurduk size bu gününüzde, şayet kanallarınız, şerefli gazeteci ve subaylara terörist derken, gezide ölen çocuklarla alay ederken, “Yapmayın! Yazıktır, günahtır” demiş olsaydınız…

Ülkenin her önemli makamına, cemaatinizden olanları getirmek için bin bir türlü desiseye, iltimasa, haksız uygulamaya imza atmış olmasaydınız, sadakati ancak ve ancak bayrağına olanlar, bu gün mutlak anlamda sizlerle beraber olurlardı…

Sizinle yaren olurduk billahi, şayet “dokunan yanıyor” denildiği günlerde de hakkı haykıran diller olsaydınız…

Sizler! Efendilerinizin sizi neye ve niye sattığını sormadıkça, bunca zamandır sadakatle hizmet etmenize rağmen, hangi maslahatla sizleri feda ettiğini anlamadıkça, asıl ihanet ettiğiniz Atatürk ve cumhuriyetin kurucu aklından ve bu toprakların gerçek efendileri olan hak erenlerin ruhaniyetinden helallik dilemedikçe ve tevbe etmedikçe af olmayacaksınız…

Nefislerinizi ezip, kameralar karşısında “pişmanız! Yapmış olduğumuz tüm günahlardan” demedikçe af olmayacaksınız…

Desiselerinizle hala debeleniyorsunuz… Hala “bir çare var mı?” diye akıl oyunlarına başvuruyorsunuz… Atatürkçülerin içine sızıp, onların muhalif duruşlarından kendinize pay çıkarmaya çalışıyorsunuz…
Hayır, hayır!

Nefes verene andolsun ki hata üzeresiniz… Kalplerinizde hala pişmanlık kırıntısı yok, asıl ihanet ettiklerinize karşı…

Bizlere hoşa gidici “tapeler” dinlettiniz… 10’ar dakikalık tapelerde malum ilan edilmiş oldu… Peki, geri kalan saatler süren dinleme kayıtları? Belli ki çok uzun süreler dinlemişsiniz, birlikte secde ettiklerinizi… Peki ya yayınlamadığınız tapelerde neler vardı? Onları kimler dinledi? O tapelerde devlete ait hangi bilgiler yer alıyordu? En önemlisi bu işleri yapma talimatını size kim verdi?

Hayır hayır!

Biz sizden uzağız… Taptıklarınıza tapmayız ve sizlerle aynı dinden de değiliz… Aldığınız otuz parça gümüşü yere fırlatmanız size ağıt yakmamızı gerektirmeyeceği gibi, sizin kefaretinizde olmayacaktır…

Eğer gerçekten pişmansanız, apaçık bir delille çıkıp itiraf edin, tevbe edin, nadim olun… Halka dair ihanetin tevbesi, gizli gözyaşlarıyla yapılmaz…

Aksi takdirde ne bu dünyada, ne ahrette necat bulamayacaksınız…

Sizler! Kendi ellerinizle ettiklerinizden başkasını görüyor değilsiniz… Umulur ki tevbe edip, hak ile yürüyenlerden olursunuz…

Allah, iki zalimden birini seçme gafletinden beri kılsın hakikat erlerini ve taliplerini…

Hakikatin ve aydınlığın meşale taşıyıcılarına gelince;


Tan yeri ha attı, ha atacak…

Hiç yorum yok: