30 Eki 2014

Bırakın Yaşasınlar

Çağın yamyamları elçiliği bastı, elçiyi ve elçilik çalışanlarını kaçırdı… Zevk için kafa kesen bu insanların zulümlerini anlatmayı dahi yasakladın. Gayet makul, suhuletli bir tavırla, “İŞİD’i kızdıracak açıklamalar yapmayın, zira gaza gelip elçimize zarar verebilirler” dedin. Dedin, çünkü onların kılına zarar gelse senin Cumhurbaşkanlığın arifesinde böyle bir skandalı kaldıramazdı “hüloğğ”cuların bile. İŞİD’e “zalim” dahi demedi beslemelerin…

Söz konusu Gazze olunca ise veriyorsun gazı… Sen bağırıyorsun çocuklar ölüyor… Sen ve senin zihniyetin “Filistin” dediği günden bu güne kadar hep o çocuklar öldü… Hiç suhulet çağrısı duymadık… Hiç, “arkadaşlar! İsrail’i daha sert davranmaya itecek açıklamalardan kaçınalım, orda çocuklar söz konusu” gibisinden bir demecine şahit olmadı kulaklarımız…
Neden?

Çünkü dilin ağlasa da gönlün bayram ediyor… Ölen senin ebleh çocukların değil ki, ölen zavallı Filistinli çocuk… Doğduğu günden itibaren maniple edilen, o aç ve sefil çocuk ölüyor… Siyasal İslamcılar onların cesetlerinden rant devşiriyorlar… “Filistin davası” uğruna tüm İslam âleminden para, itibar ve güç devşirenleri bilmiyor muyuz?

Siz konuşursunuz, Gazeli çocuk ölür… O çocuk ölsün diyedir zaten her şey… O ölmese ne sen, ne Mısır’ın İhvan’ı nasıl seçim kazanacaksınız? Önce, yakaladığın İsrail askerinin kafasına sıkacaksın, ardından, askerini terörist değil de evlat gören bir devlet, o evladına el uzatmaya cüret edenlerin başına yıkacak şehirlerini, sonra da parçalanmış cesetleri çekip çekip, acıklı müzikler eşliğinde servis edeceksin… Bunu Dünya kabul etse, Allah kabul etmez…

Filistin davası, Anglo-Sakson dinine tabii olan bir kesimin ekmek kapısı, oy kapısı, gündem kapısı olmuştur… Orada ağlayarak feryat edenlere, insan olanın yüreği dayanmaz. Ancak o olayların bir de çıkış nedenlerine bakın! O zaman İsrail’den daha insafsız, Siyonistlerden daha vicdansız bir zihniyetle karşılaşacaksınız…

PKK, sokak eylemlerinde en ön safta çocukları kullandı yıllarca. Amacı halkının mutluluğu olan bir hareket, sevilesi, okşanası çocuklarını panzerlerin önüne sürer mi? Hayır… PKK’nın amacı her gösteride birkaç çocuğun ölmesiydi. Onlar öleceklerdi ki, örgüte propaganda malzemesi çıksın…

Yıllarca “başörtüsü” diye bağırdı birileri… Toplum önderi oldular, partiler kurdular, oylar aldılar… Dernekler kuruldu, paralar toplandı… Eylemler, gösteriler… O gösterilerde birçok genç okulundan atıldı, işinden oldu. Umurunda mıydı İslamcıların? Onlar alacaklarını aldılar, iktidar oldular… Şimdi o işinden, geleceğinden olan bu ülke insanlarını soran var mı? Kimse onlara, “bakın sizin başörtüsü davanız olmayaydı ben bugünlere gelemezdim, sağ olun, sizin sayenizde dünyada hayal etsem aklıma gelmeyecek yerlere ulaştım, al bu villacık veya gemicik de senin olsun” diyor mu? Elbette hayır… Onların hala işi bitmedi… Oy verecekler, seçim üstüne seçim kazandıracaklar şark kurnazlarına…

Okul bahçesinden İsrail’e, soba borusundan bozma silahlarla füze atan bir zihniyetin amacı nedir peki? O füze atıldığı anda yerini tespit edip, otomatikman oraya bombalar yağdıracağını bilmiyorlar mı İsrail’in? Çocuklarını seven bir hareket, Okul bahçesini, hastaneyi, camiyi kullanır mı üs olarak? Ellerindeki tabancalarla, üç kez tüm Arap devletlerini savaşta rezil etmiş bir devlete meydan okumak nedir? Oradaki politize olmuş nesle umut vermek, onlara kaldıramayacakları misyonlar yüklemek ve yanlış ve ahmakça ve gereksiz…

Sizin çocuklarınız evlerindeki paraları sıfırlamaya çalışırken, sen ve senin zihniyetin yüzünden Gazze çocukları ölüyor… Yaser Arafat öldüğünde İsviçre bankalarındaki hesapları dudak uçuklatmıştı. Şimdiki Hamas liderleri de farklı değil. Üç sokaklık Gazze için elde edilen rant göz önüne alındığında şunu anlıyorum; O çocuklar boşa ölmemiş/ölmüyor… Sizin için ölüyorlar… Siz seçim kazanasınız diye… Siz zengin olasınız diye… Siz ekran yüzü olasınız, yazarlık yapasınız diye… Siz havuzlu villalarınızdaki kasalarınızda “din-i mübin-i İslam uğruna”  çuvallar biriktiresiniz diye…

Bizim nal rozetli Atatürkçülerde akıl olsaydı, İmam-hatip neslini idealize bir tavırla ele alır, eğitir, zıpkın gibi dindar ve Atatürkçü bir nesil yetiştirirlerdi… Orduya ilk önce İmam-Hatiplileri alırlardı ve o çocukların siyasal İslamcıların insan kaynağı olmasına göz yummak yerine, onlardan şerefli subaylar, Atatürkçü askerler yetiştirirlerdi. Atatürk düşmanı nesiller yetişmesine seyirci kalmazlardı. İsrail’de de zerre aklı olsa, Gazze çocuklarını – istenildiği üzere- öldürmek yerine kazanır, aynı hedefe doğru yönelmiş bireyler olarak yetiştirirdi, kazanırdı. Yosun dişli yobazların ikballeri uğruna, mahvolmalarına izin vermezdi o çocukların. Aynı toprağı paylaşan çocukların düşman olmak yerine, kardeş olmayı becerebilecekleri bir ülkü sunarlardı onlara… Miras olarak bitimsiz bir kan davası bırakmazlardı sonraki nesillere…

İsrail devletinin neye nasıl tepki vereceğini bilen efendi, İslam dünyasındaki sadık kullarına malzeme verme adına yıllardır bu tip mühendisliklerde bulunuyor. Bir gün İngiltere’den yola çıkan mavi Marmara, bir gün pat pat tabancalı el- Kassam… Sonuç hep aynı… Parçalanmış cesetler, fon müziği eşliğinde ağır çekim feryat ederek dövünen anneler-babalar…

Yeter artık…

Düşün o çocukların yakasından…

Bırakın “Dava” sözlerini… İsrail’in, karşısında durmaya cesaret edemediğiniz, savaş makinesi önüne atmaktan vazgeçin o çocukları…

Bırakın o çocuklar yaşasın…

Tüm Arap devletlerinin üç kez deneyip başaramadıklarını, o çocuklardan beklemeyin…

Gerekirse İsrail vatandaşı olarak yaşayıp büyüsünler… Sizinkiler ABD vatandaşı olarak yaşıyorlar, İngiliz pasaportu taşıyorlar da, onlar neden İsrail pasaportuyla yaşayamasınlar? Sevgilileri olsun, tıpkı sizin evlatlarınız gibi… Sınav telaşları olsun, istediği pantolonu almak için para biriktirsin, saçlarını ayna karşısında keyifle izlesin ve kömür gözlerini… Ölmek ve öldürmek gibi bir misyonu, bir “Dava”sı olmasın…

Düşün yakasından çocukların…


Bırakın yaşasınlar…

Hiç yorum yok: